“Umut fakirin ekmeği” derdi eskiler. Yerel seçimlere odaklanmış bir gündemde umut göz kırpıyor “bekle geliyorum” der gibi. Ardı sıra gülümsetiyor yüreğine umut düşürülmüş insan yüzünü. Güneşin aydınlatıcı yüzüne düşmüş baharda umut vadedenlerin çoğulculuğun isteklerini göz ardı etmeden tüme varımı kucaklamaya hazır ve nazırızbiz.
Ya siz?
Amma ve lakin neler yapacağınızı geçtim, ‘neler yapılmadı’diye bir soran olur mu acaba? “Önce insan” diyen yeryüzücennetinde herkes nasiplendiği kadarına mı kaderci zihniyetle boyun eğecek!
Sizi tanıyan ve size ümit veren kimseler hep olmuştur, olacaktır da. Fakat umutla taşıdığınız hamallığını yaptığınız herkim ise, o sizi unutuyor, “ben neymişim” diyorsa, ‘lanet olsun’ diyor, umutlarınızı un-ufak ediyorsunuz; yine siz ve de o herkimse… Bir dahaki seçime kadar, umuda tutunan yüreğinize dokunanları bulana kadar, umut umutsuzlukla dans ediyorsa; günlerinizde karanlık gecelerinizde kalakalıyorsa, “ben yokum bu işte” demez mi insan?
Umutlarınız rafa kalktığında; olanlar ruh halinize, yıllarınıza, işsizliğinize, yarı aç yarı tok, yaşadıklarınızla orantılı olarak olan hayatınızın tek gerçeğinde kuruluyor. Fakir fukara geçim derdindeyken aklıselim duygularınızın gittiğine tanıklık ederken siz, günü kurtarma telaşıyla neler olduğunun farkına varamıyorsunuz çok zaman.
“Pazara kadar değil mezara kadar” dediğiniz birliktelikler çöküyor yoksulluğun acıtan yüzünde. Öte yandan yüzsüzlerin, yağcıların çoğaldığı günlerde “bir lokma bir hırka” deseniz de ne aklınız ne de bedeniniz istirahat edemiyor, günlük yaşam gailesi yakanıza yapışmış bir kere.
Elektrik faturası, kira derdi, aç kalmamak için çabalarken siz, ‘istihdam’ denen inşayı ilan edenler sizin vaziyetinizden haberdar mı?
Sanmıyorum…
Şimdi kentimize başkan olabilecek belediye başkan adaylarına ulaşabiliyoruz.
Ya sonra?
Bizim oyumuzla seçilmiş belediye başkanımız, bizi tanıyacak mı ve kendilerine ulaşabilecek miyiz?
Bekleyip göreceğiz.
Tıpkı hayatın realitesinde günümüzü gördüğümüz üzere. Pazara çıkardık eskiden, Pazar arabası tıklım tıklım dolardı, ya şimdi? File dolmuyor, patates soğanla da olmuyor. Mevsim sebzeleri, meyvelerine bak geç en iyisi bu mu? Karnın doymasa da gözün doysun. Canın çekerse de canına okuyanların canına okuyamadan bir ah çek. Var mı başka çaren, yok işte yok! Peki, bu vaziyeti sineye çekerken ben, sen ve o, “Yoksulluğun gözü kör olsun” diyerek halimizi kabullenecek miyiz?
Elbette ki hayır.
Daha çok iş, daha çok istihdam ve sosyal refah isteyeceğiz.
Kimden?
Bizim oyumuzla seçilmiş başkanlarımızdan.
“Ek iş yap” diyenler oluyor belki size. Bulsam yapacağım da nerede… Pazarcılık ek iş bazı çaresizlikte çare arayan işsize. Maydanoz sat, roka tere… Onlarda pahalı arkadaş, üreticiden tüketiciye ulaşması sermaye gerektiriyor. Bende metelik yokken nasıl olacak bu iş? Meşhur sosyete pazarına çık, gıdadan çok giysi alıyor pazara gelenler.
İade edilmek üzere kıyafet alıyorsunuz, o da ne PAZAR yer ücretleri uçmuş. Ne olacak diye düşünürken ve karanlık çökerken siz, pazarın girişindeki yere o borç aldığınız ürünleri bir örtü üzerine seriveriyorsunuz yerlere. Sizin gibi onlarca kıyafet satıcısı var orada. Bir liraya pantolonlar, gömlekleribadullah. “Bu ne ya” diyorsunuz. Zabıta oralardan gittiyse;bedava yer kavgasına hazır olun. Ayrıca kirası olmayan yerdeki benim yerim senin yerin dövüşü cabası. Kadın kadına kavga, erkek kadına git buradan söylemleri hata “şiddetin fiziksel hali başlıyor sayın ahali” der gibi gibi.
Gibisi çok…
Onun için şehircilik, kültürel endüstri ile çözülecek yoksullukta insan için gerekli olana; minimum kalori miktarını da hesap etmeli seçtiğimiz belediye başkanları. Bundan mağda değişmezleri değiştirmek için kolları sıvayanların yaptıkları havada kalmasın, hayallerimiz umuda dönüşsün ki umut baharında yeniden yeşerelim.
Enformel işlerde (kayıt dışı işler) çalışmak yerine beşeri sermeye ile artan bir olguda tarım ve sanayi toplumundaki refahı yakalamak vatandaş olarak hakkımızsa; istiyoruz ferah yaşamı.
Madem gündemimiz yerel seçim, bizim gündemimiz umutla; ilmek ilmek örülmüş bir sabırla olan bekleyişteki umuttaysa;umudumuzu kırmayın. Kaldı ki, biz sana sahip çıkarken oyumuzla, siz de bize sahip çıkın ki hep beraber görelim umudun mavisini…
Dolayısıyla belirtmeden geçemeyeceğim Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki fizyolojik ihtiyaçlar, kişinin sahip olduğu temel ihtiyaçlardır. Bunların en başında geleni yeme içme barınma, nefes alma, uyuma ihtiyaçlarıdır.
İş aş için para lazım, bunun için de önce iş lazım insana.
Yani canın canda kalabilmesi için bu Maslow’un ihtiyaçlar teorisinin doğruluğu bir kez daha insana bakınca görünen bir görüngüde ve bu yüzden sen varsan ben de varım. Umut varsa hepimiz için var…
YORUMLAR