Son günlerin yükselen kelamı MARKA ne demek? Her şey ve herkes marka olmuş vesselam… Peki marka nasıl olunuyor ya da olunmuyor bilmek lazım değil mi ama. Marka isteğinden hatta bağımlılığından sebeptir ki aklıma düştü marka yakıştırması ve “marka” denilen canlı ve cansız nesneler…
MARKA NE DEMEK(MİŞ)
1. İsim, resim veya harfle yapılan işaret.
2. İsim, bilet, para yerine kullanılan metal veya başka şeyden parça.
3. İsim, bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret.
4. İsim, mecaz tanınmış ürün, saygın kişi vb.
Diyor Türkçe sözlük kaynakları…
MARKA MERAKI
Kadınımızda ve erkeğimizde ve de hatta ve kesinlikle çoluğumuzda çocuğumuzda; olamazsa olamaz marka merakı oluşmuş ki bazen “pes” diyoruz. Bazen de “bu marka olursa en iyisi olur” diyoruz. O markalar ki, günlük yaşantımıza girmiş ürünler olunca da olursa marka olsun… Marka olunca ‘başında kuş mu konacak’ diye bağırasım var… Sizin yok mu sanki?
Çocuklarımız gençlerimiz ve de yeni zenginimiz tutturmuşlar; bu marka şu marka diye.
Neyin markası, “Neyin olacak anne… Spor ayakkabım o marka olacak…”
Başka bir çocuk, “Cep telefonum işte bu marka olacak.”
Bir marka müptelası çocuk ya da genç “kıyafetlerim, aksesuarlarım, parfümüm ve tüm gereksinimlerim marka olmalı” diyorsa durup düşünmek iyisini kötüsünü bilmek hatta bu konuda araştırma da yapmak elzem olmuş görünen bu vaziyette.
KADINLARIN MARKASI
Kocası marka olan kadın onun marka oluşuyla böbürlene dursun bir başka genç kadın sırf marka diye üç gün kullanacağı çantaya milyonlar ödüyor.
Bir ailenin üç aylık mutfak masrafı fiyatına kıyıyor paraya ve o markaya dünyanın parasını ödeyerek gösterişine yatırıyor. Dünyada onlarca çocuk açken kimin umurunda israf… Salt marka diye mücevherler ve saatler; kişiyi memnun ediyorken, ekmek bulamayanların olduğu bir dünyada sizin debdebeniz sizin olsun.. Tok çocuklar ve tok insanlar ise her vicdan sahibinin.
KOCA MARKASI İLE KADININ MARKASI
Eşlerin marka olması ayrı bir toplumsal bakış. Dolayısıyla buradan bakınca da başka dünyalar var işin içinde. Ve yani; isim olarak marka, tek olması veyahut ta erkeğin ya da kadının marka olması bu açıdan irdelenirse farklı sonuçlar doğururken marka farazisi çıkar karşımıza sayın toplumumuz. Ancak bu markada işaret sıfatı var… Gelgelelim markalaşmış kişi her kimse; birbirinden beslenirken bizi besler mi beslemez? Sanmam ama bu işin bu kısmına da bakmalı.
Marka olmuş yazarlardan Dostoyevski’nin yazdığı kitaptan kendisini, toplumunu ve eşini tanımamıza ve o hayatları bilmemize vesile olmuştur. Dolayısıyla da ünlü yazarın hayatı dramla yoğrulurken, kendi gerçeği ile ördüğü Rus toplumunun gerçekçi yanını; Dünya Edebiyatına taşırken hayatında ödediği bedeller mi onu marka yaptı diye de sormamak elde değil.
Ünlü bir iş adamının marka olması marka saat takmasıyla olmaz ama marka seven ve markayı gündemimize getirenlerden olabilir.
Sanatçı diye tabir edilen ses sanatçılarının marka tutkuları su götürmez bir gerçekken marka kıyafetlere binlerce lira öderlerken marka mı oluyorlar sanki?
HEMEN AKLA GELEN MARKA OLMUŞ SANTÇILAR
Rahmetli Barış Manco bir marka… Çünkü Barış Manço, başlı başına bir özellik ve gerçek sanatçılarımızdan. Ses kadife… Besteler harika… Kıyafetleri ve yüzükleri ile farklılık ve farkındalık yaratan ve yaptığı televizyon programlarıyla çocuklara güzel mesajlar veren bir kişilik ve o bir özel kişilik ve bu özellikleri onu daha yaşarken marka yapmıştı.
Ha keza rahmetli Zeki Müren bir marka… Güzel sesi ve yorumu ve de besteleri, kıyafetlerindeki farklılığı ve kendini sevdiren bir marka.
Ve Zülfi Livaneli var marka olan. Sanatçı kişiliği, müziği, sanat elçiliği, kitapları ve de duruşu… Allah uzun ömürler versin ve sağlık..
Ve Tarkan’da bir marka. Allah için ses şahane besteler çokça ve yorum ve de görsellik harika.
Bu sanatçılarımız ilk akla gelenlerimiz… Dünyaca ünlü piyano sanatçımız Fazıl Say var marka olmuş.
Üstelik değerler kolay yetişmiyor… Marka patentini izin alarak değil gönüllere taht kurarak, kavratarak, imrendirerek alıyor bazı insanlarımız…
Dünyaya mal olmuş insanlar da var marka olan. Bizim insanlarımız ve dünya insanları… İş kadınları, iş adamları, best modeller ve sinema sanatçıları…
Marka olmuş kimseler ‘önce insan’ diyen bir akli selim duruştalar ve var olanlar da göğsümüzü kabartırken marka merakı göğsümüzü daraltmasın.
Kaldı ki marka olmak emek ve ışıkla ve de kolay kolay oluşturulacak bir imaj değil.
Onun için marka merakıyla marka olmuş kişileri ayırt edelim ve marka saplantılı para yutucuların ürünlerin sırf marka diye alışverişi körükleyen marka saplantılarına “bir es” diyelim.
Eğer “Önce insan” dersek ve “önce marka” demekten kurtulur çarçur ettiğimiz markaya yatırdığımız paraları da insanlık için açlık için bağışlamasak da vicdanımızı gözden geçirsek fena mı olur?
İnsanın marka olması kalitesi ile orantılı ise yine aynı insanın kendini sevdirip topluma kabul ettirmesiyle birlikte gerçekleşen bir olgudur.
Ama nesnenin kalitelisi illa ki ‘marka ürünlerden’ geçmiyor ve de cep yakıyor… Özendiriyor ve hatta kıskandırıyorken “marka marka” diye tutturmayalım çocuk gibi.
YORUMLAR