BEN ÖLMEK İSTEMİYORUM
Bu çığlığı duyduk mu duyduk? Kim ölmek ister ki? Ve hep beraber son derece üzüldük… Katledilen kadın ve çocuklarımız için kahrolduk… “Kim ölmek, öldürülmek ister …” dedik mi dedik. Ama biz ne yaptık! Yıllardır çok kadının öldürülmesi, şiddet ve türevlerinin tırmanması gerçeğiniyaşıyor, yaşam hakkı elinden alınan cinayete kurban giden kadınlarımıza ağıt yakıyor, koca baba kardeş veyahut erkek arkadaş ya da sapık birinin şiddeti ile nasıl başa çıkarız diye düşünüyor muyuz? Düşünüyoruz elbet. Gelgelelim kadın cinayetlerinin önüne geçemiyoruz. Dolayısıyla da şiddetin en son noktası olan öldürülmek biz kadınların alınyazısı olmamalı gerçeğinin altını çizmeli bu konuya eğilmeli ve “bu işi çözersek biz kadınlar çözeriz” diyerek yola çıkmalıyız. Bundan ötürüdür ki, “kadına şiddet nasıl önlenebilir” diye yıllardır kadına şiddet üzerine düşündüm, düşünmekle kalmayıp şiddetin neden-sonuç ilişkisi üzerine birçok insanla konuşarak toplumun çeşitli kesimlerinden görüş aldım. Kendi analizlerimi de kitabıma kattım ve kadına şiddeti önlemek adına çare aradım durdum. Ben de bir kadınım çünkü. Önce insanım… Bununla kalmayıp Kadına Şiddet Madalyonun Öbür Yüzü adlı kitabımda ses olmaya çalıştım kadın için erkek için ve de geleceğimiz çocuklarımız için şiddettin bitmesi adına sizler oldum, biz olmaya gayret ettim. Bu itibarla şiddetin kadın yok edilişleri dur durak bilmeden devam ederken; kitabı güncelleme ve yeni çareler üretme vaktindeyiz ve netice itibarıyla da kitap ikinci baskıya girecek. Naçizane “Şiddet ve şiddete neden olan her ne varsa bulun getirin, tüm ‘kadın insanların’ sesine kulak verin” dedim durdum ve diyeceğim de. Avazım çıktığı kadar bağırsam sesimi duyan olur mu bilmem ama bu cılız ses yalnız benim sesim değil… Vicdan sahibi olan her kadının her erkeğin babanın annenin ve çocuğun sesi…
İZMİR İSTANBUL ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLARINA VE EŞLERİNE BURADAN ÇAĞRIM VAR
Efendim, bir kadın olarak, yaratanın size emaneti olduğumuzu belirttiği üzere biz kadınlara sahip çıkın demiyorum, ama bizleri sahipsiz de bırakmayın… Biz kadınları kaderimize terk etmeyin. Sayın Belediye Başkanlarımız, öncelikle şiddetin nedenleri ve şiddet mağduru kadınları ölüme götüren zihniyetleri ortadan kaldırmanın bir yolu olmalı değil mi? Onun içindir ki, öncelikle yaşam hakkımızı yerelden başlayıp genele yayalım… Bu konu salt özel bir istek değil ve toplumsal gerçekte canımızı hep yakan bir çıkmaz! Onun için gelin hep beraber bu işe bir çare bulalım. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tunç Soyer ve eşi Sayın Neptün Soyer’in bu konuya duyarlı olacağını düşünüyor, kendileriyle bu konuya odaklı görüşmek ve çözüm odaklı bir argümanlarlaşiddette çare olmak üzere kolları sıvama vaktinde; acilen görüş alma talebimi buradan bildiriyorum. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer ve eşi Neptün Soyer’in kadın şiddetine “yeter artık” diyeceklerinden ve bendenizi bu konuda yalnız bırakmayacaklarını biliyorum ve bu konuya el vererek yaklaşacaklarından da kuşkum yok. Çünkü gerek başkanımızın gerekse eşinin konuyugeçiştirmeyeceğini; kadına şiddete karşı duracağını şiddet konusuna hassas bakacağını, çözüm odaklı olacaklarını da biliyorum.
Keza İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu ve eşi Sayın Dilek İmamoğlu da konunun vahameti bakımından şiddeti hayati konularımızdan olarak göreceklerve biz kadınların kanayan bu yaralarına merhem olmak, şiddeti önlemek üzere çareler geliştireceklerdir.
Ankara Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş ve eşi SayınNursen Yavaş da şiddette duyarlı olacak, bu konuda yereli kucaklayacak, başkentte kadının var olma, hayatta kalmamücadelesindeki ışığı yakacaktır kanaatindeyim.
Bunun içindir ki Kadına Şiddet Madalyonun Öbür Yüzü için üç büyük ilimizin başkanları ve eşleriyle bir araya gelip, kadın gerçeğini ve biz kadınlara reva görülen şiddetin her türünü gözden geçirip bu işe çare bulmaya davet ediyorum.
Kadına ve özellikle de çocuklarımıza ve de yaşlılarımıza dünyadaki her canlıya yapılan şiddettin ortadan kaldırılması için bir bütün olmanın katiyetiyle beraber olursak, şiddeti yener şiddetin nedenlerini ortadan kaldırmanın çarelerini de görür ve yaralarımızı sarabiliriz.
“Soyut olarak aldığınız zaman cebir ve şiddet, filozof Hegelnazarında haksız bir fiildir.” Çünkü ‘haksızlık’ benim özgürlüğümün ve yaşam hakkımın bir dış şeyle yapılması durumuna bir tecavüzdür.
Onun içindir ki onlarca işlenen kadın cinayetleri bitmeli artık… Sesli duyduğumuz Emine Bulut cinayeti hepimizin çığlığıdır… Bir annenin “ölmek istemiyorum” dediği son cümlesi vicdanları yaralarken yaşam hakkı istiyoruz… Bu hale gelmek istemiyoruz. Acımasız insanların olduğu bir dünyada sevgi ile şiddetti önleyebilir miyiz bilmiyorum ama şiddet ve şiddetin geldiği son vaziyet kadın ölümlerine bir çare olmalı. Burada toplumun sosyolojik yapısına bakmalı, kanayan bu yarayı acilen durdurmalıyız.
Artık “bıçak kemiğe dayandı” bile demiyoruz o bıçak; o kemiği, o canı candan kopardı çünkü.
Bir anne bir kadın, yavrusundan ayırmakla kalmayıp, katledilerek yok ediliyorsa(!) kendimden utanıyorum çaresizliğime… İnsan olmamın gerekliliğinde; kadın yok edilirken utanıyorum kendimden ve aciz bırakılışımızdan utanıyorum…
ORMAN YANGINLARI CİĞERLERİMİZİ YAKTI AMA PES ETMEDİK BİR FİDAN DA SEN AL GEL VE ORMANINI KORU
İzmir de vuku bulan orman yangınları yaşayan hayatın başka bir yüzü olan ormanlarımızı cayır cayır yaktı. Orman candır nefes almamızı sağlayan yegâne alanlarımızdır. Kaldı ki ormanlarımızın yamacında biz keyif çatarken yok olmasınasebep olacağımız alanlarımız hiç değildir. İşte bu önemli hatırlatmada; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tunç Soyer’in başlattığı ormanlarımız yeniden yeşerecek çağrısınabir not düşmek isterim. Bu konuda bilinçlendirme kampanyası oluşturulması ve ormanlarımızın korunması adına gerekli çalışmalardan mağda ormanda piknik yapan kişileri de uyarmak, ormanlara cam şişe ve tutuşturucu herhangi bir yakıcı madde ile yaklaşmamaları konusunda uyarmak şart oldu diye düşünüyoruz. Ormanlarımızı yeniden yeşertmek için tüm edebiyatçılara ve sanatçılara ve de tüm insanımıza “bir fidan da sen al gel” diyorum.
YORUMLAR