EYLÜL VE HÜZÜN OLSA DA BİR DİLEK TUT BENİM İÇİN
Hazânı anlatan, ayrılığı ve hüznü çağrıştıran bir kopuşta sonbaharın sararıp dökülen yaprakları gibidir yüreğimizdeki burukluk Eylül’de.
“Yine hazân mevsimi geldi. Yine yapraklar rüzgârların peşi sıra gidecek. Yine deli gönlüm yine bu mevsimde… Hicrânını yalnız başına çekecek…” demiş şair.
Sonbaharın Başlangıcı Eylül Ayı’nın gelişiyle kış göz kırparken mevsimine, Eylül de insanlar döner şehirlerine… Boşalan şehirler hareketlenir, alışverişler kıpırdanır ve hayatın başka başka yüzleri ”merhaba” der yenilenen mevsimdeki hayata... Gelecek umutlarına yelken açan çocuklarımız için okul zili çalacaktır Eylül’de. Okul zamanı gelmiştir ve çok aile ikamet ettikleri adreslerine geri dönmüştür. Gerçi her aile tatil yapmıyor daha doğrusu tatil yapamıyor(!) malum ekonomik sıkıntılar. Gerçi tatili geçtik; deniz yüzü görmeyen çocuklarımız da var. Üstüne üstlük bazı çocuklarımız, tütün tarlasında, sanayi sitelerinde, marangoz atölyelerinde, tekstil işlerinde kaçak işçi olarak çalışmadı mı? Halen de güç gerektiren zor işlerde çalışmıyorlar mı çocuklar? Kimi çocuk bakkal çırağı (ki bakkal da kalmadı artık) kimi çocuklar da son günlerde çarşılarda moda olan müzik arayışlarında flüt ya da kendi icatları olan sözde davul sesi veren bir plastik kovayla; müzik yaparak para kazanmaya çalışıyor! Hâlbuki her okul çağındaki çocuk, ders başı yapacağı günü, dolayısıyla sosyalleştiği okulunu, arkadaşlarını özlüyor ve eğitim için yarınları için eğitime başlıyor ve de yarınlara hazırlanmak istiyor.
İlkokul öğrencilerinin okula gitme heyecanı, anne ve babaların ‘ceplerini yakan masraflar’ ve hayat pahalılığında kitap defter ve forma almak için harcananlar her velinin bütçesini sarsıyor ister istemez. Üniversitelerin de yeni öğretim yılları açılırken kolaylık dilemeden olur mu dar gelirli ailelere? Yeni öğretim yılında tüm öğrencilere başarılar dilerken, “her çocuk okullu olsun” diyemeden geçemiyor insan.
GÜNDEM SÜREKLİ DEĞİŞİYOR
İstanbul ve Ankara da kayyum tartışmaları ve açıklamalar hayatın realitesinde ama başka açıdan da siyasi hayatımızdaki gündemlerden. İstanbul’a da Ankara’ya da İzmir’e de kayyum söz konusu olamaz çünkü başkanların icraatları ortada ve duruşları da görünen hizmet yüzünde. Belediye Başkanları şehirleri için ‘canla başla’ çalışan başkan kimliğinde. Üstelik İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’da pazar günü yaptığı açıklamada, “İstanbul, Ankara ve diğer şehirlerde böyle bir şey söz konusu olması mümkün değil” dedi. Gündemin başka bir sürekli değişeninde; Diyarbakır’da oturma eylemi yapan anneler ve onların nereye götürdükleri belli olmayan çocuklarını geri isteyen anneler var. O annelerin feryatları içimizi sızlatıyor… Henüz çocuk sayılacak yaşta kaçırılan çocukları için anneler ağıt yakıyor Diyarbakır’da. Bundan yıllar önce İstanbul Taksim’de seslerini duyurmaya çalışan Cumartesi Annelerini hatırlattı o zamana tanıklık etmiş duymuş olan annelerin feryadını. Şimdi ise Diyarbakır’da çocuk yaşta evlatları teröristler tarafından kaçırılan, ana kucağından alınan çocukları için ağlıyor anneler… Allah tüm annelere acı yaşatan PKK denilen teröristleri helak etsin…
ŞEHİT ANALARIMIZIN GÖZYAŞLARI VAR AMA ÖNCE VATAN SAĞOLSUN BİR ÖLÜRÜZ BİN OLURUZ VATANIMIZ İÇİN BU CANLAR DA FEDA OLASUN
Terörist PKK vatan bekçilerimiz askerimizi, polisimizi kurdukları pusularla ve kahpece alçakça şehit etti… Evladını şehit veren anneler babaların için için olsa da yürekleri evlat acısında yanacak elbet ama “bir ölürüz bin oluruz, vatanımız için canlarımız feda” demeyi de yıllardır sürdürdüler. Şehitlerimizin annelerinin evlat acısında gözyaşları dinmiyor ama şehit analarımızın çoğu teröre inat dik duruyor ve “o hainleri, o terörist alçakları sevindirmeyeceğiz” diyor. Şehitlerimizin ruhlarını yâd ederken, Şehit Analarımızın Çığlıkları adlı kitabımda röportaj yaptığım şehit annesiyle konuştuğumda; tüylerim diken diken olmuş, annelerimizin VATAN aşkına şahitlik etmiştim. Şehit Annelerinin vatan sevgisini görerek, teröre bin kere lanet etmiştik ve edeceğiz. Gözü yaşlı annenin söylediği bir söz gönlümü derinden yaralamıştı. Şehit annemiz ağlamaya başlayınca bir gözünün ağladığını, diğer gözünün ağlamadığını görmüş ve annemize “dilerseniz röportajı bitirelim” demişim.
“Yok kızım, oğlumun şehit düştüğü günden beridir ağlıyorum ben. Gözüm ağlamasa da yüreğim ağlıyor… Sol gözümün göz pınarı ağlamaktan kurudu… Sağ gözüm ağlıyor ama sol gözüm ağlamıyor… Sen yaz kızım, bizim çığlığımızı duymayanlara duyur, gözyaşlarımız sel olup aksa da, ana yüreği yansa da, şehitlik Allah katında çok yüce bir mertebe… Her şehit anası ve ailesi evlat acısında ama biz şehit analarının metanetini ve vatan sevgisini de yaz. Çünkü biz “önce vatan” diyoruz. Bu söyleşiler sonucunda ve yazdığım kitap vasıtasıyla onurlu şehit anamızın dik tuttuğu başını ve önce vatan sevgisini tüm Türkiye bilsin istedim… Şehit Analarımızın anne ellerinden öpüyor, tüm şehitlerimizin hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, şehit annelerinin dediği gibi “bu terör belası bitsin, analar ağlamasın… Kahrolsun terör” diyorum.
Ayrıca ağlamak ayıp değildir çünkü ağlayan göz, yüreğin sessiz çığlığıdır… Evladı şehit olmuş anne ve baba evlat acısı ciğerlerini dağlasa da “Vatan Sağ olsun” diyor ve VATAN AŞKIYLA yine diyor ki: “Türkiye Cumhuriyeti kolay kazanılmadı. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının ve Türk Milleti olarak kanla canla çizdiğimiz koruduğumuz bu topraklardan ödün vermeyiz bizler. Onun için evlat acımızda da olsa önce VATAN ve dünya döndükçe VATAN sağ olsun…”
BUGÜN 9 EYLÜL İZMİR’İN KURTULUŞU BİR DİLEK TUTUYORUM
İzmirli bir İzmir kızı olarak 9 Eylülü çocukluğumdan beridir hep kutladık İzmirlilerle ve ailecek. Doğum günüme denk gelen İzmir’in Kurtuluş günü beni daha bir hareketlendirirdi hep. Şehrimizdeki ve okulumuzla birlikte yaptığımız resmigeçit törenlerine katılır, şanlı Türk Bayrağımızı omuzumuzda taşırdık… İlla ki gururla ve coşkuyla… Bazen de Türkiye Haritasını taşırdık biz öğrenciliğimizde. O törenlerde taşıdığımız Türk Bayrağımız ve Türkiye haritamız ülkem gibi ulu ve görkemliydi. Bizim çocukluğumuzda ve genç erişkinliğimizde; 9 Eylül İzmir’in Kurtuluşu törenleri muhteşemdi ve bu muhteşem 9 Eylül İzmir’in Kurtuluşu törenleri hep olacak… Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün dediği gibi: “Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.” İzmir’im 9 Eylül İzmir’in Kurtuluş Bayramı kutlu olsun…
Dilek tutma âdetimiz mucibince birçok dileğim var kabul olur mu bilmem... Belki dilekler gerçekleşme zamanındadır kim bilir? Savaşsız bir dünyada barış ile… Haksızlıklar olmadan, vicdanla yaşayan insanların varlığında ve hak hukukla… Nazım Hikmetin sözüyle “yaşamak güzel şey be kardeşim “ diyelim dileyelim.
Kimse işsiz kalmasın… Hiçbir ev ekmeksiz aşsız olamasın… Çocuklarımız için öncelikle aş ve eğitim olsun…
Kadına yapılan her eza ve şiddet bitsin… Kadınlar öldürülmesin… Çocuklar ölmesin… Sevgi var olsun… Çünkü sevginin açmayacağı kapı yok… Sevgiyle sarıldığın çocuk kışın yağan karda üşür mü? Sen o çocuğu sarar sarmalarsın değil mi? Kış gelse de ocağı tüten yuvamız olsun… Aş alacak paran ve para kazanmamızı sağlayacak işimiz olsun…“Her darda olana imdat diliyor, sevgiyle var olun…” diyorum.
YORUMLAR