“İnsan birçok şeyi tek başına yapabilir, ama birçok şeyi tek başına yapamaz”
Ortaklaşa iş yapma, birlikte hareket etme ve genişletilmiş haliyle; grup olma ihtiyacı insanın var olduğu ilk zamandan bugüne içgüdüsel olarak ortaya çıkan bir değerdir. Birilerinin yanında olduğunu bilmek, birlikte bir yolda yürümek, açığını bir başkasının gücüyle kapatmak, bir başkasının açığını kapatmaya güç olmak… Tüm bunlar, sadece ve sadece grup içinde hissedilebilecek duygular.
Gençlere de eğitim sistemimizde bireyselleşmekten uzaklaşmayı, tek vücut olarak hareket etmeyi öğretmek, gittikçe dijitalleşen ve yalnızlaşan toplumun sağlam temeller üzerinde yükselmesi için büyük önem taşımaktadır. Atasözümüzde söylendiği gibi birlikten kuvvet doğacağını onlara rol model olarak göstermek tüm eğitimcilerin ve anne-babaların sorumluluğundadır.
Okullarda grup çalışmaları sıklıkla ve birçok alanda yapılmaktadır. Bunlardan biri de kurulan müzik gruplarıdır. Bu sayıda, bir müzik grubunun parçası olmanın gençler için anlamını ve gençlerin hayatları üzerindeki etkilerini yazmak istedim. Baharın gelmesiyle birlikte pek çok müzik yarışması arka arkaya yapılırken ben de tarifi kelimelere sığmayan güzel İzmir’deki bir müzik grubuyla görüştüm. Kimdir bu grup derseniz;
Tuğba Özbek Anadolu Lisesi’nin müzik grubu. Pırıl pırıl gençler. Saygılı, efendi, alçakgönüllü kimlikleri ile yürüyorlar yollarında. İnsan olmak en önemlisi, Şems-i Tebrizi’nin de söylediği gibi; “Hayatta her şey olabilirsin; fakat önemli olan hayatın içinde ‘insan’ olabilmektir.”
Yarışmalara katılıyor bu gençler. Yarışmadan yarışmaya öğrenciler değişebiliyor. Biri bir yarışmada solist olurken, diğeri bir başka yarışmada kendini gösterebiliyor örneğin. Grupları oluşturan bireyler isimsiz kahramanlardır. Çoğu zaman müzik gruplarındaki kişilerin isimlerini bilmeyiz. Onlar tek bir vücut olabildikleri için ortaya bir çalışma çıkarabilmektedir, bireyselliklerini ön plâna aldıkları için değil. Ben algısı silinmiştir. Ben de size bu gruptaki isimsiz kahramanlardan bahsedeceğim.
Grup üyelerinin tamamı, müziğin hayatlarında gelip geçici bir heves olmadığını anlattı bana. Bu grup kurulmadan daha önce müzikle ilgilenmeye başlamışlar, ancak grubun kurulmasıyla birlikte amatörlükten profesyonelliğe giden yolda ilk adımlarını atmışlar. Her ne meslek sahibi olurlarsa olsunlar, müzik yapmaya devam edeceklerinden bahsediyorlar. Müzik yarışmalarına hazırlanmanın ise hayatları üzerindeki etkileri büyük. Kendinden bir şeyler katarak bir yarışmada bir yerlere gelmeye çalışmak onlara bambaşka bir keyif veriyor örneğin. Sahnede bulunmak, bu deneyimi yaşamak, bir yandan sosyalleşirken diğer yandan eğlenebiliyor olmak, hatalarından ders çıkararak ilerlemeyi yaşamak yarışmalarla hayatlarına giren deneyimler.
Yarışmaya hazırlık süreci ile birlikte bir grup olmanın ne demek olduğunu, grup bilinciyle çalışmanın kişi üzerine yüklediği sorumluluğu çok daha iyi anladıklarını ifade ediyor gençler. Ayrıca başkalarının hatalarını tolere edebilme becerisi kazanmak da sürecin onlara getirisi. Müzik yarışmalarına hazırlanmak için gerekli olan bitmeyen tekrarlar, defalarca alınan provalar, enstrüman üzerindeki hakimiyet ve müzik bilgisi artışını da beraberinde getirmiş. Çalışma süreci hayatlarındaki bazı şeyleri erteleme, hatta bazı şeylerden vazgeçme fedakârlığını göstermeyi öğretmiş onlara. Sosyal çevrelerinin genişlemesi de ceplerine koydukları kazançlardan. Okulda artık müzisyen kimlikleri ile tanınıyorlar. Böylesine yoğun bir çalışmada derslerinin tepetaklak olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Her biri mevcut durumlarını korumuşlar. Disiplinli ve programlı çalışmayla birlikte derslerini de yürütebildiklerini söylüyorlar. Yoğun çalışıyor olmanın görünmeyen bir yan kazanımı da olmuş aslında gençlere; sosyal medyada ve bilgisayarda geçirdikleri zaman azalmış ve bu bir anlamda tekillikten çoğulluğa bu anlamda da geçiş yapmak demek. Bilgisayar oyunlarının ve sanal dünyanın fazlasının kişinin sağlığı, psikolojisi ve sosyal gelişimleri üzerindeki olumsuz etkisi düşünülecek olursa müziğin gençlere sağladığı faydanın aslında ne kadar büyük olduğu görülebilir.
Gençler bu yolda elbette yalnız değiller. Bir diğer isimsiz kahraman da okulun müzik öğretmeni. Yıllarını müziğe adamış kimliğiyle gençlerin elinden tutuyor, onları koordine ediyor, onlara yol gösteriyor, çalışmalarda hep başlarında, hep yanlarında. Psikolojik olarak onlara destek oluyor. Sorunları, yenilgileri, yıkılmışlıkları birlikte çözüyorlar. Okul idaresi gençlerin bu yolda ilerleyişine manevi desteğini esirgemiyor. Okuldaki diğer öğretmenler de öğrencilerin çalışma saatlerine hoşgörü göstererek önlerini açıyorlar.
Bir de işin maddi yönü var elbette. Bu, en sıkıntılı nokta. Maliyeti gönüllü olarak gençler ve onları çalıştıran müzik öğretmeni üstlenmiş. Enstrümanların bakım maliyeti gibi birçok harcama var. Hazırlıkların stüdyoda yapılması gerekiyor ve okulda bir stüdyo yok. Stüdyo çalışmaları için farklı yerlerden destek alınmış.
Kolay bir yol değil yürünen. Tuğba Özbek Anadolu Lisesi müzik ekibine ve onlar gibi bu yolda hevesle, gönülle, azimle çalışan tüm gruplara kocaman alkış.
Gençleri, gençleri bir yerlere getirmek için elinden tutan öğretmenleri desteklemek gerek her konuda. Bu ülke ancak ve ancak gençlerle yükselebilir. Ulu Önder Atatürk ne güzel söylemiş: “Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.” Ve elbetteki; “ Sanatsız kalan bir miletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”
YORUMLAR