Kani Beko, yaptığı yazılı açıklamada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in Memur-Sen ve Türkiye Kamu-Sen'le imzaladığı 2022'nin ilk yarısı için yüzde 5 artı enflasyon farkı, ikinci yarısı için yüzde 7 artı enflasyon farkı, 2023 için yüzde 8 artı 6 zammı içeren toplu sözleşmenin kamu emekçilerinin ve emeklilerinin yaşadığı yoksulluğu çözemeyeceğini bildirdi. Toplu sözleşmenin 6,5 milyon memur ve memur emeklisini, aileleriyle birlikte 20 milyon insanı ilgilendirdiğini vurgulayan Beko, hükümetin milyonları yine açlık ve sefalete sürüklediğini kaydetti. Hükümetinin sağlık çalışanı, öğretmen, polis başta olmak üzere memurların pandemiyle birlikte en zor şartlarda görev yaptığını hatırlamasını isteyen Beko, açıklamasında şunları vurguladı:
''Enflasyon koşullarının en az 10-12 puan üzerinde ücret ve 600 TL seyyanen zam, 3600 ek gösterge, sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi memurların kırmızı çizgileriydi. Toplu sözleşme masasına oturan Memur-Sen ve Türk Kamu-Sen birlikte Cumhur ittifakını masaya yansıttı. Ortalama yüzde 6’lardaki zam oranını kabul ettiler. 600 liralık seyyanen zam yok, 3600 ek gösterge yok, sözleşmeli memurların hakları yine gündeme bile gelmedi. Memurun siyaset ve grev hakkı bir hak olmasına rağmen hiç gündeme getirilmiyor. Çarşıya pazara çıktığında memur aldığı her ürünü en az yüzde 50 zam ile alırken maaşına yüzde 6’lık zamla neyi alabilecek? Saray yapmaya gelince sınır yok, yangına bile yok denilen uçaklar düzineyle emrinde, milyonluk lüks araçları milletin gözüne sokarak ortalıkta dolanıyorlar ama halka gelince tasarruf edin! Her tarafından çürümüşlük akan bir siyaset ve ekonomi politikası artık sürdürülebilir değil! AKP yıllardır olduğu gibi memuru yine açlığa ve sefalete mahkum etti.''
İktidarın sağlık, eğitim gibi farklı mesleklerde görev yapan memurların, mesleki özerkliklerini ortadan kaldırıldığını, işini kaybetme tehlikesi yaşayan kamu görevlilerinin düşünce özgürlüklerini sınırlandırıldığını belirten CHP'li Beko, şöyle devam etti:
''Memurlara iş güvencesi, siyaset ve grev hakkı verilmesi gerekir. Türkiye’de görev yapan eğitim ve bilim emekçileri, OECD ülkeleri arasında ekonomik, sosyal ve özlük haklar açısından son sıralarda yer almaktadır. Sağlık çalışanları ve öğretmenlik mesleğinin tarihte hiç olmadığı kadar meslek itibarının ayaklar altına alındığı bir dönemde, Türkiye’nin dört bir yanında fedakarca görev yapan bir milyonu aşkın eğitim ve bilim emekçisinin, yardımcı hizmetli, memur ve teknik personelin yaşadığı mesleki, ekonomik ve sosyal sorunlar yıllardır görmezden gelinmektedir. Bu kabul edilecek bir durum değildir. Memurlar köle değildir, düşüncelerini ve grev haklarını ortaya koymalıdır. Bunların engellenmesi insan haklarına ve hukuka aykırı bir durumdur. AKP'nin ve onun destekçisi MHP'nin antidemokratik faşizan uygulamalarına bu halkın kamu emekçileri de dur diyecektir.''