"Organ nakli için bağış sayısı yetersiz"
İzmir İl Sağlık Müdürü Bediha Salnur, organ nakli hakkında bilgi verdi. Organ nakli ile daha uzun ve kaliteli bir yaşam sürdürmenin mümkün olduğunu vurgulayan Salnur, 'Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de organ ihtiyacı hızlı bir şekilde artıyor. Ancak organ bağışı oranları bu ihtiyacın çok gerisinde kalıyor. Bu durum pek çok hastanın umudunu ve yaşamını kaybetmesine sebep oluyor' dedi.
Ülkemiz genelinde; Kalp, karaciğer, böbrek, ince bağırsak, kornea nakli olmayı bekleyen 27 bin 574 hasta olduğunu söyleyen Salnur, ilimiz de ise sağlığına kavuşmak için organ bağışına umut bağlayan 3 bin 210 hasta olduğunu belirtti.
“İzmir olarak organ bağışı konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla devam eden çalışmalarımız neticesinde, 65 bin 500 bağış sayısıyla “2013-2018 Yıllarında En Çok Organ Bağışı Alan İl” unvanını aldık” diyen Salnur, sözlerini şöyle sürdürdü:” Türkiye’de Ulusal Koordinasyon Merkezine bağlı olarak çalışan toplamda 9 ‘Organ Nakli Bölge Koordinasyon Merkezi’ bulunuyor. Bunlardan biri olan İzmir Bölge Koordinasyon Merkezi, İzmir dahil; Aydın, Denizli, Kütahya, Manisa, Muğla, Uşak olmak üzere toplamda 7 ili kapsıyor.”
2018 yılı içinde İzmir de toplam 1145 vatandaşımıza Organ ve Doku Nakli İşlemi yapıldığını dile getiren Salnur, Bunların 16’sının kalp, 147’sinin karaciğer, 245’inin böbrek olmak üzere toplam 408 organ nakli yapıldığını, 334 kornea, 403 kök hücre olmak üzere toplamda 737 doku nakli yapıldığını söyledi.
Sayısal verilerden de anlaşıldığı gibi, bağış sayısının fazla olmasına rağmen organ nakli olmayı bekleyen hasta sayısı arasındaki farkın oldukça fazla olduğunu belirten Salnur, “Organ bağışına yönelik tutumların anlaşılması çok önemli” diye konuştu.
Ülkemizde organ nakli mevzuatına göre, organ temini ölen kişinin ailesinin kararına bağlı olduğunu vurgulayan Salnur, “Ailelerin %75’i ölen yakınlarının organlarını bağışlamayı reddetmektedir. Bu nedenle kişilerin sağlığında organ bağışı konusundaki görüşlerini ailesiyle paylaşması büyük önem taşımaktadır. Eğer ölen kişi bağış kartı taşıyorsa ve ölen kişinin istekleri biliniyorsa, o zaman ailelerin onay verme olasılığı artıyor” dedi.
“En önemli sorunun beyin ölümünün teşhis sürecinin doğru ve bilinçli olarak yönetilmemesidir” diyen Salnur, “Aile kararınında özellikle bu süreçte sağlık çalışanlarının iletişim kalitesinden etkilendiği de bir gerçek” diye sözlerini tamamladı.