İzmir'de 4 haftalık kapanma önerisi
İzmir Büyükşehir Belediyesi Bilim Kurulu artan vaka sayıları nedeniyle 4 haftalık kapanma önerisi getirdi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından paylaşılan Bilim Kurulu açıklamasında, yüksek olgu ve ölüm sayıları nedeniyle Türkiye’nin Avrupa’da en çok olgu saptanan birinci, dünyada da dördüncü ülke konumuna geldiği bildirildi. Virüsün varyantlarının (yeni mutasyonların) bulaşma hızlarının artması olgu sayılarında artışa ve hastalığın toplumda kontrolsüz biçimde yayılmasına neden olduğu belirtilen açıklamada şu görüşlere yer verildi:
‘’Varyantların ortaya çıkmasının en önemli nedeni insanlar arasında virüsün dolaşmasıdır. Toplumda enfeksiyonların yayılımı ne kadar az olursa varyantların da yayılma olasılığı o kadar az olur, bu nedenle her bir COVID-19 olgusunun engellenmesi kritik önemdedir. Aşılama ve kısıtlama önlemlerinin yanı sıra aktif takip yapılması varyant virüse karşı en etkili önlemlerdir. COVID-19 küresel salgınının baskılanabilmesini sağlayacak önlemler için hızlı davranılmalı, bunu başaran ülkelerin uygulamaları izlenmeli ve konuyla ilgili meslek örgütleri, uzmanlık dernekleri gibi kurumlar ve toplumun her kesimiyle iş birliği yapılmalı, herkesin sürece katılımı sağlanmalıdır. Kayıt içi ve dışı alanlarda çalışanların tümüne tam ücret, işsizlere asgari ücret verilerek tam kapanma sağlanmalı, yaşam için zorunlu alanlar dışında üretim durdurulmalı, tüm iş yerleri kapanmalı yüksek ve çok yüksek riskli illere giriş çıkış kısıtlaması getirilmeli, özellikle varyantların yaygın görüldüğü iller arasındaki ulaşım kısıtlanmalı ve sıkı takibi sağlanmalı.’’
Enfekte kişilerin ülkeye girmelerini engelleyecek önlemler alınması gerektiği belirtilen açıklamada, çok riskli ülke ve bölgeler tanımlanması yapılması ve bu bölgelerden girişlerin bir süreliğine tümüyle durdurulması gerektiği vurgulandı.
Varyantların yaygın olduğu ülkelerden girişlerde giriş öncesi test, girdikten sonra test, karantina ve karantina sonu testin zorunlu olması gerektiği belirtilen açıklama, şöyle devam etti:
‘’Yüksek ve çok yüksek riskli illerde sağlık kurumları başta olmak üzere zorunlu iş kolları dışındaki kapalı alanlarda 6’dan fazla kişinin bir araya gelmesine izin verilmemeli, kuralların herkese eşit uygulanması sağlanmalı, ayrıcalık tanımlanmamalıdır. Belirtisi olmayan hastaları yakalayıp izole etmek için birinci basamak sağlık hizmetleri güçlendirilmeli, teste ulaşmak için yakınma olması koşulu kaldırılmalı. 13 Kasım 2020’den önce olduğu gibi olgu saptanan ev, okul, işyerlerinde örnekler alınarak olguların olası kaynaklarının ve pozitifleşen temaslılarının bulunup onların da uygun süreler boyunca izole edilmesi sağlanmalı. Günlük test sayısı 300.000 üstüne çıkarılmalı, bunun için yüksek sayıda test çalışılmasına uygun güvenilir sistemler sağlanmalı. Yüksek ve çok yüksek riskli illerde hastaneler dışında test alanları oluşturulmalı. Bilinen varyantların hızlı bir şekilde taranıp tanımlanmasını sağlayacak test tasarımları yetkilendirilmiş laboratuvarlarda uygulanabilir hale getirilmeli. Mutasyon testleri hastaların klinik bilgileri ve bulaşma-temas öykülerine göre seçilmeli ve sonuçlar incelenmeli. Ülkemizde olabilecek yeni mutasyonlu virüslerin izinin sürülebilmesi için virüslerin tam genom analizine yönelik ulusal laboratuvar ağları kurulmalıdır.’’
Aşıların toplumun her kesimine hızla uygulanması gerektiği belirtilen açıklama, şu bilgilerle sonlandı:
‘’Aşılama en kısa sürede aktif çalışanlara eriştirilmeli. Aşıya karşı geliştirilen önyargıları kırılmalı, toplum aşıya yönlendirilmelidir. COVID-19 küresel salgını sürecindeki verilere kısıtlama olmaksızın erişim sağlanmalı. Süreçle ilgili bilgiler toplumun her kesiminin anlayacağı biçimde açık ve net olarak paylaşılmalı. En fazla ölümün sağlık ve destek hizmetleri çalışanları arasında olduğu biliniyorken özellikle kişisel koruyucu malzemeye ve hizmet içi eğitime erişim konusunda sorun yaşayan gruplar mutlaka desteklenmelidir. Küresel salgın sürecinin etkili ve bilimsel yönetimi, emek ve meslek örgütleri, uzmanlık dernekleri, STK’lar, hasta hakları dernekleri gibi kuruluşların katkısıyla, toplumun sağlık çalışanları ve kurumlarıyla iş birliği içinde, yerelden merkeze katılımlarla alınan ve uygulanan kararlara toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla sağlanmalıdır. (Sağlıklı Birey, Sağlıklı İzmir, Sağlıklı Dünya) amacımıza ulaşmak için alınacak bu önlemler küresel salgının da üstesinden gelmemizi sağlayacaktır.’’