"İş güvenliği uzmanları iyi yetişmelidir"
İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mutlu Baykal ile bir röportaj gerçekleştirdik. İş sağlığı ve güvenliğinin göz ardı edilmemesi gereken bir konu olduğunu vurgulayan Baykal, 'Yaşanan iş kazaları kurumun itibarını dahi etkiliyor. İtibar asla sigortalanamaz. Toplumunda bu bilince çocukluktan başlanan eğitimle sahip olması gerekiyor' dedi.
Mutlu Baykal kimdir? Bize öncelikle kendinizden bahseder misiniz?
1978 Kahramanmaraş Elbistan doğumluyum. Elbistan bölgesi termik santralleri ile meşhur bir yerdir. Bu yönü ile biraz Aliağa’ya benzer. Orası da sanayi şehridir. Meslek lisesi elektrik mezunuyum. Askerliğimi yaptıktan sonra iş sağlığı ve güvenliği alanında, termik santraller bölgesinde çalışmaya başladım. Oradaki projeleri tamamlayıp yurtdışı projelerine katıldım. Katıldığım bütün projeler iş güvenliği ile ilgiliydi. 4 farklı proje bitirdikten sonra 2009’da Aliağa’ ya gelerek Petkim ile çalışmaya başladım. O süreden beri burada yaşıyorum, buraya yerleştik. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eskiden bir bölüm yoktu. Bu bölümde çalışanlar alaylıydı. Bende bu bölümde alaylı çalışanlardan biriydim. Fakat daha sonra üniversitelerde bölümler açıldı. Bizlerde bu fırsatı değerlendirip iş güvenliği bölümünü okuduk ve sonrasında iş güvenliği uzmanlık belgesi aldık. Şuan Petkim’ de iş sağlığı ve güvenliği bölümünde çalışan bir işçiyim.
Derneği kurmaya nasıl karar verdiniz ve ne zaman kurdunuz?
2009’da Aliağa’ya geldiğimde birçok önemli firma burada faaliyet göstermesine rağmen iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili pek çalışma yoktu. Türkiye’ genelinde bazı çalışmalar vardı ancak Aliağa özelinde hiç bir şey yoktu. O zamanlar burada yeni olduğum için böyle bir girişimim olmamıştı. Bizler istedik ki; böyle bir derneğe liderliği birisi göstersin, bizlerde ona destek verelim diye hep bekledik aslında. Fakat böyle bir şey olmadığını görünce arkadaşlarımızla geçen sene bir karar aldık. Aliağa bölgesinin böyle bir derneğe, böyle bir sivil toplum kuruluşuna ihtiyacı olduğunu konuştuk. Aliağa’daki iş kazalarının çok olduğunu, meslek hastalıkları gibi konulara değinilmediğini, bunun çok ön planda tutulmadığını, burada çok farklı sıkıntılar olduğunu zaten bu sektörde çalıştığımız için bunu görüyorduk. Artık bu işe bir el atmanın, sivil toplum kuruluşu olarak da bir şeyler yapmamızın gerektiğini düşünerek bir grup arkadaşımızla bu konuda ‘ne yapabiliriz’i 5 ay boyunca eğrisiyle doğrusuyla tüm detaylarıyla istişare ettik. Dernek kurmak basit. 7 kişi bulduğunuzda dernekler il müdürlüğüne dilekçe verdiğinizde kurabiliyorsunuz. Ancak biz böyle bir şey istemedik. Sürdürebilir, yaşayan bir canlı gibi, tüzükteki amaçladığı görevleri icra eden bir dernek olsun istedik. Çerçeveyi oturttuktan sonra resmi başvurulara başladık. Yönetim kurulu ve kurucu üyelerimiz ile beraber derneğimizi kurduk.
Dernek çatısı altında, bugüne kadar ne gibi çalışmalar yaptınız?
Aliağa’ya ilişkin birçok proje belirledik. Aliağa bölgesinde konu ile ilgili herhangi bir araştırma yok. Ben meslektaşlarıma hep sormuşumdur yaşadığınız bölgenin bir hastalığı var mıdır diye. Bir doktor düşünün hastası geliyor, tahlil yapmadan hastasına bir ilaç veremiyor. Biz iş güvenliği uzmanıyız ancak bölgemizin hastalığını dahi bilmiyoruz. Sorunları bilmeden tedavi uygulayamazsınız. Biz bununla ilgili derneğimizin adına araştırma kısmını ekledik. Araştırma ile ilgili çok ciddi bir çalışma yaptık. Geçtiğimiz günlerde 4 kişilik bir ekipten oluşan araştırma koordinatörlüğümüz ile Aliağa’nın son 9 yıldaki yaşanmış ölümlü iş kazalarının sayıları, istatiksel verileri, hangi sektörlerde iş kazalarının yaşandığını, yaş grupları, kişilerin cinsiyetleri ve sendikalılık durumları gibi detaylara inerek toplayabildiğimiz kadar bilgi topladık. Sahada çalışan meslektaşlarımızdan bilgiler aldık. Basında yer almış haberleri taradık ve bunları bir araya getirerek pek çok veriye ulaştık. Yol gösterici olacak şekilde verileri düzenledik ve bunları paylaştık. Bu araştırmanın derneğimize çokça faydası oldu. Kamuoyuna bu bilgileri paylaşarak merak edenlere bir fayda sağladık. Aliağa’nın iş kazası karnesini ortaya çıkartmış olduk. Aynı zamanda bu bize de bir yol haritası oldu. Araştırmamız sayesinde iş güveliği uzmanlarının mesleki gelişimlerinin zayıf olduğunu gördük. Aliağa’ya ilişkin eğitim programları hazırladık. Yönetim sistemlerindeki değişikler ile ilgili bir eğitim düzenledik. Yoğun bir talep gördük. Harcadığımız emeğin karşılığını bu şekilde aldık. Farklı konularda araştırmalarımız devam ediyor. Örneğin şuan da 2019’un verilerini işliyoruz. Sadece iş kazaları değil, Aliağa’nın iş güvenliği kültürü, burada hizmet eden ortak sağlık güvenlik birimlerinin durumu veya okul servislerinin güvenlik durumu gibi farklı araştırmalarımız da olacak.
İş sağlığı ve güvenliği konusunda dernek olarak ne gibi projeler hazırladınız?
Aliağa’nın sorunlarına ilişkin 7-8 tane proje belirledik. Türkiye’de iş güvenliği ile ilgili kaynaklara ulaşmakta bazı sıkıntılar var. Türkiye’deki iş güvenliğinin tarihi çok yakın olduğu için çok fazla kaynak bulmak kolay değil. Bakanlığın kaynakları ve özel kaynaklar var ancak onlarda sınırlı sayıda. İş güvenliği konu başlığı altındaki tüm kaynakları bir araya topladık. Kaynakların yetersizliği açısından tam bir kütüphane oluşturamayız ancak Aliağa’da bir kütüphanenin içerisindeki bir bölümü iş güvenliği ile ilgili kaynaklarla donatıp kütüphane içinde kütüphane yaratacağız. Kütüphanenin dış kısmına hem halk kütüphanesi hem de iş sağlığı ve güvenliği kütüphanesi olduğunu belirteceğiz. Türkiye’de ilk ve tek olacak bu. Hem biz faydalanacağız hem de öğrenciler, işverenler, çalışanlar gibi herkesin faydalanmasını sağlayacağız.
Gözlemlerinize göre Aliağa’da iş güvenliği bilinci hangi seviyede?
İnsanlar bir işe başladıktan sonra iş güvenliği ile tanışıyorlar. Biz bunu kabul etmiyoruz. İş güvenliği eğitimi, bir bireyin çocukluğundan başlayarak ilkokulda, lisede, üniversitede müfredatlar içerisinde olması gereken önemli bir konudur. Ağaç yaş iken eğilir. Devletin desteği ile bu eğitimler en küçük yaşlardan işe başlayıncaya kadar sağlanmalıdır. İşe yeni başlayan birinin biyolojik yaşı 25 ancak iş güvenliği yaşı 1 oluyor. Bu sebeple iş güvenliği yaşlarını biraz daha büyütmek istiyoruz. Eğer iş güvenliği kültürü çocukluktan oturursa kişi ancak o zaman bunu anlamlandırır. Bununla ilgili olarak yakında ilçe milli eğitim ile ortak yürüttüğümüz bir projemiz olacak. İlköğretim öğrencilerine iş güvenliği ile ilgili bir eğitim vereceğiz. Çocukları sıkmadan, parkta yaşanan kazalar, okullarda yaşanan kazalar gibi kendi risklerine uygun şekilde görsel ve grafiklerle destekleyeceğimiz bir eğitim programı hazırlayacağız. İkinci bir adım olarak teknik ve meslek liselerinde eğitim gören çocuklarımız içinde benzer bir program hazırlayacağız.
Size destek olan kurum veya kuruluşlar var mı?
Derneğimiz kurulalı 8 ay kadar oldu. Öncelikli olarak yönetim kurulumuzu oluşturduk, projelerimizi hazırladık, iş güvenliği konusunda neler yapabiliriz üzerinde epeyce düşündük. Kurulduktan yaklaşık 6 ay sonra tanışmaya çıktık. Kamu kurum ve kuruluşlarından başladık. Belediye, Kaymakamlık, İlçe Milli Eğitim gibi kurumlarla henüz yeni tanıştık. Dolasıyla yeni olduğumuz için herhangi bir destek talep etmedik. Geçtiğimiz günlerde bir eğitim projesi kapsamında belediyeden bir salon desteği istedik ve bu desteği bize sağladılar. Ancak detaylı bir şekilde nasıl destek sağlanabilir konusunu henüz konuşmadık.
İş sağlığı ve güvenliği konusunda en çok zorlandığınız konular nelerdir?
Birçok alanda olduğu gibi bizdeki en büyük sorun da eğitim sorunu. Küçük ölçekli işletmelerde iş güvenliğine ayrılan herhangi bir bütçe yok. Bu konuda tam destekte almıyorlar. İş güvenliği liderlikleri de yok. Bu sebeple genellikle kağıt üzerinde eğitimler ya da hiç eğitim vermeden, usulsüz, geçiştirici ve tamamen uygulamadan uzak etkisi olmayan teorik bir eğitim veriliyor. Kişilerde bilinç oluşmadığı için bunun pek bir faydası olmuyor. Dolasıyla iş kazalarında bir azalma olmuyor. Normalde çalışanların biraz teorik eğitim aldıktan sonra uygulamalı eğitim de almaları gerekiyor. Bunun da etkin bir şekilde yapılması ve etkinliğinin de ölçülmesi gerekiyor. Kişide bilinç oluşturacak ve bu kültürü yaygınlaştıracak seviyede bir eğitim olmalı ve bu da kanunun emrettiği gibi her yıl düzenli olarak yapılmalı. Eğitimini almayan bir kişiden, sahada, iş güvenliği kurallarına uygun olarak çalışmasını beklemek yanlış olur.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var m?
Biz iş güvenliğini sadece bir tarafın yapacağı bir şey olarak görmüyoruz. Tüm tarafların bu konuda taşın altına elini koyması gerekiyor. Öncelikli olarak devlet bu konuya uygun yasalar çıkartmalı ve bunu etkin bir şekilde denetlemelidir. Bunun dışında topluma iş güvenliği bilincini oturtacak faaliyetler yürütmelidir. Türkiye’nin sosyolojik yapısını uygun olarak bunu yapmalıdır. İş güvenliği uzmanları kendilerini iyi yetiştirmelidir. Bu işe rehberlik eden kişiler onlardır. Dolayısıyla iyi yetişmiş kişiler olmalıdır. Eğitimlerini çok iyi almalıdır. İş güvenliği uzmanı olmak daha zor olmalıdır. İşverenlerin bu işe liderlik ediyor olması gerekiyor. Çünkü pek çok noktada işverenlerde bu konuda zarar ediyor ve karlılık oranları azalıyor. Yaşanan iş kazaları kurumun itibarını dahi etkiliyor. İtibar asla sigortalanamaz. Toplumunda bu bilince sahip olması gerekiyor. Toplumdaki STK’ların ve sendikaların da bu konuya daha çok eğilmesini istiyoruz. İş kazaları sadece işyerinde değil sosyal yaşamda da oluyor. Çalışanlarında yapılan çalışmalara, alınan tedbirlere uyması gerekiyor. Kendilerini biraz daha geliştirip bu konuda daha bilinçli olmaları gerekiyor. Derneğimizin tüm amacı bu 5 odak noktası üzerinde durmaktır. Çalışmalarımız bu yönde olacak. Bu öğeler eğer gelişir ve iş güvenliği konusunda çalışmalar yapılırsa, biz Türkiye’nin de gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, iş kazaların daha az olduğu, ölümlerin daha az olduğu, daha huzurlu, daha güvenilir iş yerlerinin ve toplumun olacağına inanıyoruz. Bunun içinde elimizden gelen çalışmaları yapacağız. Tüm kurum ve kuruluşların iş güvenliği konusunda desteklerini bekliyoruz.